Cübbeli Ahmet Hoca’ya
Cübbeli Ahmet Hoca bu aralar ne hikmetse sohbetlerinde “siyasetten uzak durun, siyaseti bırakın” vs türünden konuşmalar yapıp “siyasi” mesajlar veriyor… Bunu da Milli Görüş üzerinden örneklemeler yapıyor… Şia ve İran konusunda Milli Görüş’ü zan altında bırakan açıklamalar yapan Cübbeli Ahmet Hoca, bu konudaki bir uyarısını da merhum Erbakan Hoca’ya yaptığını ve Hoca’nın ağladığını iddia etti…
Siyasi bir oluşum olan Milli Görüş’ün kurucusu Erbakan Ehli Sünnet itikadında idi… Milli Görüş partilerinde genel başkanlık yapan bütün isimler de hakeza öyle… Yani Cübbeli Ahmet Hoca’nın “Milli Görüş şiaya bulaştı” nevinden sözleri son derece itici ve yakışıksız… Cübbeli, siyasete bulaşanların -özellikle Fatih civarlarında oturanların- yoldan çıktıklarını ima ediyor; ben de soruyorum, peki; Sayın Hocam siz ne işe yarıyordunuz, siz Fatih’te değil misiniz, niçin onları tekrar yola getirmediniz?
Ben, şia ve İran konusunda Yavuz Sultan Selim Han siyasetinin uygulanması gerektiğini düşünenlerdenim; ama şu an asıl ve öncelikli tehdidin Haçlı tehdidi olduğunu görerek de İran’la siyasi anlamda aynı cephede yer alınması gerektiği kanaatindeyim… Milli Görüş içinde benim gibi düşünenlerin oranı da bir hayli fazla… Siyasi birliktelik itikadi birliktelik anlamına gelmez…
Cübbeli Ahmet Hoca ne yazık ki kendisine aktarılan sözler ve olayları araştırma gereği hissetmeden sahip olduğu kürsüden hiçbir dikkat ve rikkat gereği hissetmeden dinleyenleriyle paylaşıyor… Alim odur ki, ilmiyle amil olandır… Yani alim kendisine aktarılan bir konuyu tüm taraflara sormadan kesin bir hükme varmaz; çünkü ilmi bunu gerektirir…
Cübbeli Ahmet Hoca geçtiğimiz haftalarda yaptığı bir sohbetinde asgari nezaket kurallarını da hiçe sayarak Milli Görüş’ü hedef aldı yine şia üzerinden…Cemaatine anlattığı olayın muhataplarından biri de ben idim!..
Olay şudur;Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Mustafa Kamalak, Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul İl Başkanı Sayın Birol Aydın ve beraberlerindeki 4-5 kişilik bir heyetle Mahmut Efendi Hazretleri’nin Beykoz’daki hanesine ziyarette bulunduk…Efendi Hazretleri ağır hasta olduğu için devamlı bir uyku hali var, biz randevulu gittiğimiz halde Efendi Hazretleri’ni bir saate yakın bekledik ve bundan da şikayetçi olmadık… -Ki şahsımın Efendi Hazretleri’ne karşı farklı bir ünsiyeti vardır- Yalnız o bekleyiş sırasında Şekip -ismi aklımda bu şekilde kaldı- Hoca isimli biri uzun uzun heyetimize vaazda bulundu, misafir ağırlamanın asgari adap kurallarını da hiçe sayarak… Sonra işi şiaya getirdi… Mustafa Bey, nezaketi gereği dinlemekle yetiniyor, müdahale etmiyordu, diğer isimler de Mustafa Bey’in bu tavrına ayak uyduruyordu… Taki Şekip Hoca’nın -hep en konuşurum, ben bilirim- edasının pervasızlaştığı ana kadar… Birol Bey, nezaketle, “Burada Saadet Partisi’nin Genel Başkanı var” dediyse de Şekip Hoca susmak bilmedi… şia karşısında Ebu Suud Efendi’nin fetvalarından bahsetti… Bu sırada Birol Bey, “Ebu Suud Efendi’nin fetvalarının şartlarını iyi bilmek lazım” dedi ki, yukarıdan haber geldi ve Efendi Hazretleri’nin müsait olduğu bilgisi verildi… Birol Bey’in sözleri yarım kaldı ve Efendi Hazretleri’ni ziyaretten sonra da haneden ayrıldık…
Olay budur…Ama akşam ve takip eden günlerde sosyal medyada “İrancı il başkanı, Ebu Suud karşıtı il başkanı” vs türünden hadsiz ithamlarla Birol Bey’e yönelik cümleler dolaşmaya başladı… Kaynağı ise Cübbeli Ahmet Hoca’nın o akşam yaptığı vaaz! Aslında vaaz denemez ona, siyasetle uğraşmayın diyen Cübbeli bal gibi siyaset yapıyor, kendisini dinleyenlerin oylarını etkiliyor bu tavrıyla bilerek ya da bilmeyerek…
Cübbeli Ahmet Hoca için vakti zamanında “ayağını bastığın turab olayım, n’lur üslubuna dikkat et. Sen Mustafa İslamoğlu’na reddiyeler dizerken her ne kadar söylediklerin doğru olsa da üslubun kaybettiriyor, İslamoğlu çıkıp nazik bir dil kullanınca insanlar ona meylediyor, sen de iyilik yapayım derken farkında olmadan kötülük yapıyorsun” mealinde bir yazı yazmıştım…
Cübbeli Ahmet Hoca’nın da diğer tüm kürsü sahipleri gibi kürsülerden sisayet yapması gerektiğini düşünüyorum… Ancak bunu Milli Görüş karşıtlığı şeklinde yapmalarının kimin/nerenin hanesine artı pua şeklinde yazılacağını hesaba katarak…
Erbakan’ı seven bir adam onun yolundan gider!..
Milli Görüş siyasi bir oluşum olması hasebiyle içinde farklı birçok tarzın olması kaçınılmazdır; ancak İsmailağa bir dergahtır… “Milli Görüş içinde…” diye başlayan cümleler kuran Cübbeli Ahmet Hoca, “İsmailağa içinde…” başlayan cümleler kursa daha isabetli olur, böylece özellikle seçim dönemlerinde “İsmailağa’nın falanca hocası böyle dedi, filanca hocası şöyle dedi” türünden bilgi kirliliğinin de önüne geçmiş olur…
Allah sonumuzu hayr etsin…
Halis MUTLU | Gazeteci – Yazar
ZİYARETÇİ YORUMLARI
BİR YORUM YAZ